15 Eylül 2013 Pazar

Ve hüvel aliyyül azîm..


Jölemsi, plastik samimiyetlerden ve Hakan Peker'den nefret ettiğimizi söyleyeli dört sene olmuş.
Şimdi bakıyorum bişey değişmiş mi diye? Hayır.

İnna lillah ve inna ileyhi raciun

Kesif kokular sarıyor bazen burnumu. Lokanta artıklarının tıkıldığı çöp konteynerları, yanmış sanayii yağları, duş jelleri, otoban kenarında ezilmiş hayvan çürüğü, sen, rakı, küçükçekmece köprüsü üzeri boku, pahalı vücut kremleri, sabah kalkıp bişey yemeden bol sigara içilmiş ağız, aromalı sigara dumanı, işkembe çorbası, yeni doğmuş kedi..

Güzeli, çirkini ve daha niceleri..

Ara ara argoya kaçmak, magandalaşmak hiç de fena fikir değil. Tesbih çekmek, küfür etmek, kumaş pantolonun paçasını sıyırıp
yalınayak işyerinde araba yıkamak. Kimseye söyleyemesem veya bilmeseler bile, arada yapmak güzel oluyor.

Bilseler ayıplarlar.
Neden?
Hadi gel biraz yapalım mı?

Çünkü o siktiğimin titrini muhafaza etmeni isterler, makam, entellektüel duruş, bilgi birikimi falan bayılır bu amına koyduklarım.
O salon erkeği görüntüsünü bozuyorsun diye. Daha insanlar yıllardır sakallarıma alışamadı, barışamadı lan. Düşünsene..

Kimse kalkıp, benim bu sikik yüz kıllarını böyle sevdiğimi düşünmedi di mi?

Hiç yakışmıyor..

Sana da o üzerindeki takım elbise, o doldurma parfüm yakışmıyor sabahları bağcılar-bakırköy dolmuşu müdavimi olup o an kimseyle karşılaşmamak için bildiği bütün duaları ezbere okuyan ve bunları belli
etmemek için götünü satmaya hazır arkadaşım. Ben bunu sana söylüyor muyum?

Hele sana? Benim işimi gören, ihtiyacımı karşılayan telefonumun nesini beğenmiyorsun be ey erkek arkadaşıyla metrobüs
maceralarından utanıp facebook profilinde tanıdığının audisi önünde çektirdiğiniz fotoğrafları bangır bangır paylaşan,
christian louboutin veya manolo blahnik görünümlü topukluları deichmann'dan 39.90'a kredi kartına 9+3 taksit alan sevgili
emekçi plaza kızı?

Hele hele sana hiç bişey demiyorum trilyon parası olup da adını bile doğru yazamayan pezevenk.
Sana hiç.

Lan benim gibi sosyalist kafadaki adamı da materyalist ve kapitalist yaptınız ya, size de helal olsun.

Ama bazı şeyleri yüzünüze söylemeden akıllanmasınız siz ızdırabını götlerine soktuğumun ne oldumcuları.

Napıyonuz oğlum? Kafayı dolduruyonuz mu? Hee? Söylesene.

İki kelam edebiliyonuz mu?

Beni takdir etmeyi bırak, benim harikalığımdan bahsetmeyi bırak, benim ne kadar iyi, ne kadar anlayışlı, centilmen, cömert,
inanılmaz, dayanılmaz olduğumu söylemeyi ve daha yaratıcı cümleler kurmayı bırak artık amına koyim.

Samimiyetsizliğin paçalarından akıyor biliyorsun değil mi?

İşin düşünce işim düştü de. Göt yalayarak bi yerlere gelmekten vazgeçsene?
Ya da madem böyleyiz, siktir olup gitsene?

Ama gitmezsin. orada öyle beklersin.
Ha arkamızdan konuşmayı da asla ihmal etmezsin değil mi? Bize ayrı, dışarıya ayrısın.

Bizi beğenmezsin sen. Maalesef ve ne yazık ki başkalarına karşı bizim yüzümüze söylediklerinin aksini söylersin.

İki yüzlü, bana attığı taşları biriktirip yarın o taşlarla anasına ağlama duvarı yapacağımın çocuğu.

Devam devam. Aynen böyle devam.

Bak ben bunların hepsini görüyor ve yazıyorum buraya.
Detaylarını da teker teker aklıma yazıyorum merak etme.

Ben olan benden de bambaşka bir adam yarattın onu da bil.

Ben idim, bend oldum.

Ama çok şükür ki, senin yapamadıklarını yapmaktan keyif alırken, yapmaktan utandıklarından hala hiç gocunmuyorum.

Esnaf lokantalarında tabldot'a devam. Sokak köpeklerine sarılmaya devam. Sanayii'de teneke üstünde demlenmiş çaya devam. Dolmuş şöförüne ''gözümsün'' demeye devam. Tinerci çocuklarla karşılıklı dürüm yemeye devam.

Ben hala böyleyim.

Gülümsemeye bak, keyif almaya bak diyeceğim ama, kompleks kanseri olmuşsun amına koyim.

Rahat olamamışsın.

Neyse, hadi yarın çık gel de yarın o plastik samimiyetimizle bir çayımı iç. Ben senin yüzüne gülümserken içinden bana kendi egon ve kompleksin yüzünden ettiğin küfürleri okuyayım senin o ağzına çarpmaya meyillendiğim kahkahandan.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder